top of page

BELEDİYELERDE YÖNETİŞİM (2) KATILIMCI BÜTÇELEME!

  • Murat AKDENİZ
  • 27 Mar 2024
  • 5 dakikada okunur


Önceki gün yayınladığım “BELEDİYELERDE YÖNETİŞİM (1)” Başlıklı yazımda, Karşıyaka’da belediye başkanı olmam halinde hayata geçireceğim, geniş katılımlı halk meclisini ve nedenlerini anlatmaya çalışmıştım. Bugün ise “Yönetişim” kavramının önemini ve nedenlerini anlatmaya çalışacağım.

 

   Öncelikle yerel yönetimlerde katılımcı bir anlayışı egemen kılmanın önemine dair düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

   Arada nadiren bağımsız adayların seçildiği bölgeler olsa da yerel seçimler genel olarak siyasi partiler arasında geçen yarışlardır ve seçilenler de siyasal tandansa sahip kimselerdir. Doğal olarak, uyguladıkları projeler de siyasi bir kimlik, o yönde bir anlam taşır. En azından öyle olması gerekir. Ancak gelin görün ki, gerçeklik çoğu kez böyle değildir. Zira, belediye başkanlarının uygulamaları, yaklaşımları, davranışları genelde partilerinin programlarıyla pek de bağdaşmaz! Örneklemek için çokça veriye sahibiz hepimiz! O nedenle konuya dair başlı başına bir ya da birkaç yazıda detaylandırmak daha faydalı olacaktır.

 

   Peki yönetişim kavramını yaşama geçirmek ne sağlar?

Her şeyden önce yerel hizmet ve projelerde meşruiyetin anahtarıdır yönetişim. Zira, yapılacak hizmetlere ve hayata geçirilecek projelere dair karar süreçlerine halkın etkin katılımının sağlanması, söz konusu proje ve yatırımların meşruiyetini ve kabul edilebilirliğini tartışmasız olarak artıracaktır. Bu da aynı zamanda o proje ve yatırımlara olan halk desteğini de en yüksek seviyeye çıkaracaktır.

 

   Diğer yandan, neredeyse kendimi bildim bileli siyasilerden sıklıkla duyduğum “Şeffaflık” ve “Hesap verebilirlik” konularının anlam bulmasını sağlayacaktır yönetişim kavramı. Zira, yerel yönetimlere dair katılımcı süreçlerin yaşama geçirilmesi, söz konusu yönetimlerin daha şeffaf ve daha hesap verebilir olmasını sağlayacaktır.

 

   Bu ise çeşitli belediye yönetimlerine dair duyduğumuz yolsuzluk iddialarının ve bu gerekçelerle yapıldığına tanık olduğumuz bazı operasyonların önüne geçilmesi yolunda önemli bir adım olacaktır. Çünkü şeffaf bir yönetim ortaya konulduğu takdirde, halk yerel idareye dair tüm veriler hakkında bilgi sahibi olduğunda, yargıdan önce yine halkın kendisi soracaktır hesabı. Toplumda bu bilincin gelişmesi halinde ise kötü niyetli kimselerin bu işlere tevessül etme hevesleri de büyük ölçüde örselenmiş olacaktır!

 

   Katılımcı yönetim anlayışının benimsenmesinin diğer bir getirisinin de yerel halkın beklenti ve ihtiyaçlarının daha doğru tespit edilmesi, yatırım, proje ve hizmetlerin de ağırlıklı olarak bu beklenti ve ihtiyaçlar ekseninde şekillenmesi olacağını söyleyebiliriz.

 

   Öte yandan, günümüzün en kıymetli olgularından biri olan demokrasi de bu yolla taçlandırılmış olacaktır. Çünkü, halkın yerel yönetime katılımı, vatandaşların aynı zamanda yerel demokrasiye olan güvenini ve yerel yönetime olan ilgisini de artıracak, bu da daha aktif ve daha bilinçli bir vatandaşlık anlayışının egemen olmasına kapı aralayacaktır.

 

   Katılımcı demokrasinin sağlayacağı son derece önemli katkılardan biri de sosyal uyum ve demokrasi alanında olacaktır. Öyle ki, katılımcı organizasyonlar ve projeler, toplumun farklı kesimleri arasında bir diyalog ve iş birliği iklimini kaçınılmaz olarak teşvik edecektir. Bu diyalog ve iş birliği iklimi de elbette toplumsal dayanışmanın teşvik edilmesi bakımından dinamo vazifesi görecektir.

 

   Bir başka fayda olarak da yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerin yaşama geçirilmesini söylemek doğru olacaktır. Zira halkın etkin katılımı, yerel sorunlara daha yaratıcı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi noktasında önemli bir mihenk taşı olacaktır. Çok uzun yıllar önce çalıştığım bir holding şirketinde “Bir işi bilen, yapandır” derlerdi. Tıpkı mahallelerin sorunlarını en iyi o mahallelerde yaşayanların, sokakların sorunlarını tıpkı en iyi o sokakların sakinlerinin bileceği gibi!

 

 

Peki Yönetişim ilkesini yaşama geçirmek için neler yapılabilir?

 

   Bunların bana göre en önemlisini yani geniş katılımlı halk meclislerini zaten proje olarak açıklamış ve önceki yazımda da kısmen detaylandırmıştım. Evet bu meclis benim için tartışmasız bir ideal. ATATÜRK ideali! Zira, projeyi açıkladığım videonun başında da Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Mahmut Esat BOZKURT’a hitaben “Ben milli irade fikrine hayatımı bağladım Mahmut Esat bey! Meclisle çelişirim, tartışırım. Ama meclissiz yapamam!” şeklindeki cümlelerini dillendirmiştim.

 

   Ancak ülkemizde daha önce örneği olmayan böylesi bir yapıyı oluşturmak elbette her belediye başkanının göze alacağı bir iş değil. Dile kolay, her üç ayda bir 3-5 bin kişinin huzuruna çıkıp, her türlü tepkilerine, eleştirilerine göğüs germek, saygıyla dinleyip, somut veriler ışığında bilgilendirmek!

 

   Fakat elbette bu tür bir meclis kadar güçlü olmasa da atılabilecek başka adımlar da var. Bunlardan biri de düzenli halk toplantıları ve forumlar organize ederek, vatandaşın kantarına çıkmak. Vatandaşı dinlemek, politika, hizmet ve proje üretim süreçlerine dahil etmek. Yerel halkın, ilgili belediyenin faaliyetlerine dair karar süreçlerine katılımını sağlayacaktır.

 

   Diğer bir yönetişim argümanı olarak e-yönetişim’i sayabiliriz. Günümüzde hiç kuşku yok ki, sosyal medya platformları ve benzeri portallar, son derece etkili ve önemli araçlar haline gelmiştir. Hatta öyle ki, merkezi idarenin ya da çeşitli yerel idarelerin, aldığı bazı kararların, sosyal medya platformları üzerinden gelişen tepkilere bağlı olarak geri çekildiğini, tadil edildiğini zaman zaman görmüşüzdür. O nedenle halkın yerel yönetim süreçlerine dair karar alma mekanizmalarında sosyal medya platformları üzerinden alınacak geri bildirimler büyük önem taşımaktadır.

 

   Konuya dair en önemli unsurlardan biri de “Katılımcı Bütçeleme” yöntemi olacaktır. Aslında Katılımcı Bütçeleme son derece hassas ve üzerine başlı başına birkaç yazı yazma gereği hissettiğim bir konu. Ama burada ana hatlarıyla değinmekte fayda var.

 

   Öncelikle “Katılımcı Bütçeleme Nedir?” türünden gelebilecek sorulara bir örneği dünkü yazımda, kendi meclis projem üzerinden verdiğimi düşünüyorum.

Ancak yine de özetlemek gerekirse, Katılımcı Bütçeleme, halkın yerel bütçenin bir bölümünün nasıl harcanacağına dair direkt olarak etki etmesine ve karar vermesine olanak tanıyan, demokrasinin yerelde işletildiği bir süreçtir. Bu tür demokratik bir sürecin işletilmesi ise yerel halkın belediye bütçesine etkin olarak katılımını sağlayacağı gibi aynı zamanda belediye hizmetlerinin iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve daha ihtiyaç odaklı hale getirilmesini sağlar.

 

   Fakat bu noktada su götürmez bir gereklilik, halkın katılımcı bütçeleme süreçlerine katılmaları için, öncelikle hem sürece hem de mali tabloya dair şeffaf ve doğru bir biçimde bilgilendirilmeleri konusudur.

 

   Yönetişim kavramının hayata geçirilmesi noktasında en önemli konulardan biri de vatandaşların yerel yönetimlere dair geliştirecekleri projeleri sunacakları koşulların yaratılmasıdır. Kaldı ki, benim de bu yönde açıkladığım ve CHP Genel Merkezine de “kayıt altında olmak kaydıyla” teslim ettiğim projelerden biri bu konuya dairdi. Yani, Karşıyaka halkının, belediyeye önermek üzere üreteceği projeleri hem fiziki hem de dijital ortamda teslim edebilecekleri ve bunları kayıt altına aldırabilecekleri proje ofisleri kurmak. Aynı zamanda söz konusu proje sahipleri, bu projelerinin uygulamaya alınması durumunda da gönüllü ya da istihdam yoluyla her aşamasında etkin olabileceklerdi.

 

   Bir başka nokta da üretilen projelerin halk oyuna sunulması. Önceden halk oylamaları zahmetli ve maliyetli bir konu iken, günümüzde dijital dönüşüm ve gelişim sayesinde çok daha basit ve maliyeti düşük bir hale gelmiştir. O zaman bir mahallede uygulanacak proje yaşama geçirilmeden önce, o mahalle sakinleri ve projeden olumlu olumsuz etkilenebilecek diğer vatandaşların tercihleri dijital yöntemlerle neden alınmasın?

 

 

Sonuç olarak;

 

   Yönetişim kavramı ve bu kavramın en önemli unsurlarından olan katılımcı bütçeleme, “Halk için, halkla birlikte” anlayışını söylem olmaktan çıkarıp eyleme dökecek, halkın kendisine ait olan kaynaklarının da yine kendisi tarafından belirlenecek ihtiyaçlara yönlendirilmesini sağlayacak, gerçek anlamda katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim biçimini egemen kılacaktır. Bu ise yerelde ortaya konacak demokrasi modelinin, zaman içinde ve kaçınılmaz olarak genele de sirayet etmesini sağlayacaktır.

 

   Bu noktada söylemeliyim ki, İzmir’de hem Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının hem de Karşıyaka Belediye Başkan adaylarının seçim vaatlerini, pek çok yurttaş gibi satır satır, kelime kelime not ediyorum. Seçilecek başkanlar kim olursa olsun, atacakları her adımda bu vaatlerini hatırlatacak ve belediyeleri getirdikleri gerçekleri de paylaşacağım. Ancak en önemlisi, İzmir ve Karşıyaka Halkı, önümüzdeki dönem Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin, hizmet, proje ve yatırım kararlarında ne kadar söz, karar ve yetki sahibi olacak, bunu da dikkatle izleyeceğiz!

 

Güzel günlerde görüşmek dileğiyle…

コメント


IMG_3108.jpg

Selam!

Hoşgeldin arkadaşım. Sen gelene kadar buralar hep dutluktu. Ancak gelişinle, lebiderya oldu. Neden mi? İnsan yazdıklarının bir okuyanı olsun istiyor. Eğer kendine değilse yazdıkları! Ve sen burada şu an bu satırları okuyorsan ne mutlu bana. 

Let the posts
come to you.

Thanks for submitting!

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest
bottom of page