top of page

SİYASET SAHNESİNDE TİYATRAL ABSÜRDLÜKLER VE ETİK DEĞERLER

  • Murat AKDENİZ
  • 2 Haz 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Haz 2024


Nepotizm, yani kayırmacılık, siyasetin kadim dostlarından biridir ne yazık ki. Aile bağları, yakın ilişkiler ve olası çıkar hesapları, yetenek ve liyakatin önüne geçtiğinde, kamu hizmeti bir aile işletmesine dönüşür. Bu durumu, adalet ve eşitlik ilkeleri ile bağdaştırmak mümkün değildir elbette. Peki, toplum bu durumu nasıl görmezden gelir? Belki de herkesin bir gün, nepotizmin nimetlerinden faydalanabileceği umuduyla! Ne de olsa, hepimiz bir gün ‘O kişinin yeğeni’ olabiliriz değil mi?

 

   Siyaset sahnesinde tartışılan çıkar ilişkileri, adeta bir ‘dans gösterisi gibidir’ demek doğru olacaktır. Herkesin bir partneri ve dansın kuralları vardır. Karşılıklı çıkarlar gözetilir, güç dengeleri korunur ve el sıkışmalar kameraların önünde, varılan örtülü mutabakatlar ise kapalı kapılar ardında yapılır. Tıpkı, yakın geçmişte bazı örneklerine tanık olduğumuz gibi! Bu dans, toplumu kandırma sanatının en rafine örneğidir. Peki halk, seyircisi olduğu bu dansa neden alkış tutar? Çünkü sahne ışıkları altında her şey daha güzel görünür ve gerçekler gölgede kalır!

 

   Siyasal fanatizm ise politikanın güçlü bir yakıtıdır. Bu tür insanlar, kendi düşüncelerini sorgulamaksızın savunur, karşıt görüşleri düşman ilan eder. Siyasal fanatizm, bireylerin özgür düşünce ve eleştirel bakış açısını yitirmesine neden olur. Ama belki de bu, bireyin kendi varoluşsal kaygılarından kaçmanın bir yoludur. Zira bir gruba aidiyet hissetmek, bireyin kendini güvende hissetmesini sağlar.



 

   İlkesiz siyaset ise pragmatizmin en çarpıcı örneğidir. Amaç, her zaman aracı meşru kılar. Bu durumda, etik ve moral değerler, her çeşit iktidar hırsının gölgesinde kaybolur. Machiavelli’nin 'Prens' eserinde savunduğu gibi, iktidarın korunması için her yol mübahtır. Ancak bu ilkesizlik, toplumsal güveni zedeler ve uzun vadede siyasal istikrarı tehdit eder. Güncel siyasette, ‘liyakat’ kavramını ağızlarından düşürmeyen siyasi partilerin, aday belirleme süreçlerine bakıldığında, zaman zaman bildiğimiz nedenlerle, bilinçli bir liyakatsizlik ve ilkesizlik tercihinin egemen olduğunu görebiliriz. Bu paradoks, siyasi söylemlerin, gerçek niyetlerden ne denli kopuk olduğunu gösterir. Peki toplum, neden bu ilkesizliği kabul eder? Belki de böylesi bir sistemden, bir gün kendilerinin de istifade edebileceği ümidi sebebiyle, büyük resmin farkına varamadığı içindir.

 

   Toplum, tüm bu olumsuzlukların farkındadır aslında. Ancak çoğu zaman tepkisiz kalır. Bu tepkisizlik, Stoacı felsefenin ışığında değerlendirildiğinde, bireylerin kendi içsel erdemlerini ve sorumluluklarını unutmalarıyla açıklanabilir. Stoacılık, bireyin içsel erdemlerini geliştirerek dış dünyadaki kaosa ve adaletsizliklere karşı durabileceğini savunur. Stoacılara göre, bireylerin doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneği ve etik değerlere bağlı kalma sorumluluğu vardır. Toplumun tepkisizliği, bireylerin bu etik değerlere ve içsel erdemlere olan bağlılıklarında yoksunlaşmaya başlamasıyla ortaya çıkar.



 

   Siyasetin tiyatrosu, nepotizm, çıkar ilişkileri, fanatizm ve ilkesizliğin iç içe geçtiği karmaşık bir oyundur. Toplum, bu oyunun bir parçası olmasına rağmen, ne yazık ki genellikle tepkisiz kalır. Bu tepkisizlik, belki de bireyin varoluşsal kaygılarından ve anlam arayışından kaynaklanır. Ancak, bu sorunlu anlayış ve uygulamaları ortadan kaldırabilmenin en temel yolu, başta toplumun dinamik unsurları olan gençler olmak üzere, toplumun her kesiminin siyasete etkin katılımıdır. Siyasette ve siyasi partiler içerisinde etik normlara uyulması, her adımda ve tüm süreçlerde demokratik değerlere sadık kalınması ve şeffaflığın güçlü bir şekilde talep edilmesi gereklidir. Bu durumu sorgulamak ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmek, daha adil ve etik bir siyaset anlayışının gelişmesine katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak, siyasetin bu olumsuz yönlerini görmezden gelmek yerine, onları eleştirel bir gözle değerlendirmek ve toplumsal bilinç oluşturmak, hepimizin sorumluluğudur.


Güzel günlerde görüşmek dileğiyle...

Commenti


IMG_3108.jpg

Selam!

Hoşgeldin arkadaşım. Sen gelene kadar buralar hep dutluktu. Ancak gelişinle, lebiderya oldu. Neden mi? İnsan yazdıklarının bir okuyanı olsun istiyor. Eğer kendine değilse yazdıkları! Ve sen burada şu an bu satırları okuyorsan ne mutlu bana. 

Let the posts
come to you.

Thanks for submitting!

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest
bottom of page